30 Ekim 2007 Salı

İncelikler yüzünden...

En önemli şeyler belki de ayrıntılarda gizlidir. Kişilik özelliklerimi, eksikliklerimi, istediklerimi ya da yapabileceklerimi ufak detaylarda keşfetmem, bu sözü söyletiyor bana. Acaba kadınlar bu yüzden mi bu kadar detaycılar?
Mesela erkekler daha önemsemez, daha yüzeysel. Filmlerde çizdikleri erkek karakterleri de ince düşünen, ince davranan insanlar olunca, beklentileriyle hayattaki karşılıkları pek bir ayrık oluyor kadınların. Neyse, diyeceğim kadın-erkek ilişkilerindeki ayrıntılar değil şimdi.
Özgüven eksikliğimi ortaya çıkaran en bariz örnek, bir arkadaşımla göz muayenesine gidişimdeydi. İlk o oturmuştu koltuğa ve uzaktaki küçüklü büyüklü harfleri okumaya çalışıyordu tek gözüyle. Yanında durduğum için, bende kendimi deneyeyim dedim, o tanımaya çalışırken. Harflerden birini, o başka söyledi, ben başka okumuştum. "Vay be" dedim içimden, "meğer gözlerim ne kadar bozulmuş?" Oysa harf zaten benim okuduğummuş. Ve düştüğüm yanılgı, kendi güven eksikliğimdenmiş.
Buna karşılık, bir zamanlar ihtimal bile vermediğim, eski sevgiliyle arkadaş ya da dost olma, ya da hala konuşabiliyor olma, artık her ne ise ortada var olan; bunun, ayakları yere tam basan bir kendine güven duygusunun yansıması olduğu düşünülürse, gel-gitler içinde yüzüyor demektir, konumlandırmaya çalıştığım duygu.
Kimi an kendinden daha güçlü bir sığınak arayan, kimi an o sığınak bizzat kendisi olan bir kararsızlık olmuşsam bile, aradığımı ifade edebilmenin güveni oluyor içimde biryerde.
Kendimi değersiz, önemsiz hissettiğimde düştüğüm yenilmişlik duygusu, şaka içinde söylenivermiş bir küçük iltifata tutunup, yeniden ayağa kalkma çabasının verdiği güçlülük duygusu, var olanı anlatırken söylediklerimi, pohpohlanmaya ihtiyacı var diye yorumlayanların anlayamadığı, kendinin farkında olma durumunun mutluluk duygusu.
Bulduklarım kadar kaybettiklerimde aynı sebepten. Küçük nedenlerden düştüğüm çıkmazlar, mutsuzluklar, hem kendimi, hem muhatabımı üzen gereksiz tartışmalar.
Hepsi, hepsi işte bu yüzden...

“Artık beni asla yaralayamaz hayat, eğer istemezsem
Yıllar beni kolay yakalayamaz, ben durup beklemezsem
Siz yine de incelikli davranın, benim kadar değilse de
Ben bu yüzden, incelikler yüzünden, belki daha çok üzüldüm…”

Ekim/2007

4 yorum:

Adsız dedi ki...

özgüven deyince...
Bu yazıya uzun uzun yorum yapmak isterdim ama, değer veriliyor olmak değilde, "ayakları yere tam basan bir güven duygusunun yansıması" sayesinde "konuşuluyor" olmak eski-yeni sevgili veya arkadaş,dost yada akraba hiç fark etmez, yeterince üzücü yaralayıcı onur ve "özgüven" kırıcı değilmidir?
bence öyledir...

Parpali dedi ki...

Sorun şu ki, benim anlattığım, olayın benim açımdan görünüş şekliydi.Dediğin eğer, "bu olanda benim hiç mi payım yok" maksatlı bir cümleyse, yanlıştır. Bunu açıkça söyleyebilirim.En nefret ettiğim şey yanlış anlaşılmalar ya da anlatamadıklarım.
Tekrar deniyorum.
Sen ne kadar iyi, anlayışlı, makul ve bir sürü iyi özellik taşıyan eski sevgili-yeni arkadaş, dost ya da akraba olursan ol, ben bunu devam ettirebileceğimi düşünmedikten, kendime güvenmedikten sonra devam edemezdi maksatlı bir cümle o.Aynısı senin için de, senin açından geçerli...

Adsız dedi ki...

evet bu açıdan bakınca söylediklerin doğru.Yazının sahibi ve hakimi sensin,hangi açıdan baktığını söylesen daha iyi olur (bence)yanlış anlaşılmama adına.

Parpali dedi ki...

İyi de, yazıdan zaten sadece bu anlam çıkıyor.Sen manaları kurgulamadığın ya da üstüne alınmadığın müddetçe...