''İşte gidiyorum'' demişsin, biz bilmeden. Her dediğini yapmak zorunda da değildin ki...
Kaybettikleri insanları gökyüzünde arayan küçük çocuklar misali, sesini duyunca, gözlerim bulutlara dalıyor.
Senin bu sesin, yokluğuna hiç inandıramayacak bizleri. Ve her geçen gün artan bu özlemin, sonu olmayacak.
Ömrümüzün senelerinin bir yerinde, hep haziranlar olacak. Ve o haziranlar, seni bizden almanın hüznünü taşıyacak. Tıpkı şimdi olduğu gibi...
25.06.2008
Kazım'a... etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kazım'a... etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
24 Haziran 2008 Salı
13 Şubat 2008 Çarşamba
Şarkılarla geçtin aramızdan...
Bir masanın etrafında otururken, yine seni beklemek için; bir zamanlar sığamadığımız masaları, beklemekle bitmeyen gelecekler listesini, yaşananları, yaşattıklarını hatırladım. Onca insanı koşulsuz bir araya getirişine hayranlık duymamak, olası mı acaba?
Sen kendini anlatmaya başlayınca, kapı açılsa, sende gelsen otursan şu masaya dedim içimden. Keşke olabilseydi. Neredeyse 3 yıl olacak sen buralardan gideli. Ama bu gidiş, tam anlamıyla yerleşmedi hala içimize. Başka bir ülkedeymişsin, birgün çıkıp gelecekmişsin hissi hiç kaybolmadı yüreğimizden. Evet özlüyoruz seni ama bu özlem başka türlü. Ve uğraşsamda yetmiyor anlatmaya, bildiğim kelimeler bir türlü.
Senin adını barındıran güzel şeyler yapmak isterdik. Sana benzesin, senin gibi birleştirici olabilsin diye. O masaya bakınca gördüm ki, bölünen istekler, yapılacakların kendi içinde olgunlaşmasını engelliyordu. Aksi doğru olsa, çok daha kalabalık olabilirdik orada.
Bir kere daha doğruluğuna inandım ki; eğer duygularla ilgili birşey ise konu olan, kendiliğinden olmuyorsa bir kıymeti de olmuyor. Kıymet verilmeyecekse de çaba sarfetmenin gereği. Çaba gösterdik ve sağlam karşılıklarda buldu belki.
Zaten sen dünyaya bile teşekkür edebilmişken, bizim bu kadarcık şeye teşekkür etmememiz bencillik olurdu.
Sesini duymak; kendini, inandıklarını, yapmak istediklerini anlatışını dinlemek; hiç bilinmeyen resimlerini görmek, aklımızdan bile geçmeyecek şarkılar söylediğini bilmek, güzeldi. Dinledikçe çoğaldı içimizdekiler, senin gidişin hepimiz için çok erkendi.
Sen, kendini anlatırken hiç keşke demedin. Oysa bizim ne çok keşkemiz var, sürekli biriken. Evet şarkılarla geçtin aramızdan. Ama keşke geçip, gitmeseydin...
Şubat/2008
Sen kendini anlatmaya başlayınca, kapı açılsa, sende gelsen otursan şu masaya dedim içimden. Keşke olabilseydi. Neredeyse 3 yıl olacak sen buralardan gideli. Ama bu gidiş, tam anlamıyla yerleşmedi hala içimize. Başka bir ülkedeymişsin, birgün çıkıp gelecekmişsin hissi hiç kaybolmadı yüreğimizden. Evet özlüyoruz seni ama bu özlem başka türlü. Ve uğraşsamda yetmiyor anlatmaya, bildiğim kelimeler bir türlü.
Senin adını barındıran güzel şeyler yapmak isterdik. Sana benzesin, senin gibi birleştirici olabilsin diye. O masaya bakınca gördüm ki, bölünen istekler, yapılacakların kendi içinde olgunlaşmasını engelliyordu. Aksi doğru olsa, çok daha kalabalık olabilirdik orada.
Bir kere daha doğruluğuna inandım ki; eğer duygularla ilgili birşey ise konu olan, kendiliğinden olmuyorsa bir kıymeti de olmuyor. Kıymet verilmeyecekse de çaba sarfetmenin gereği. Çaba gösterdik ve sağlam karşılıklarda buldu belki.
Zaten sen dünyaya bile teşekkür edebilmişken, bizim bu kadarcık şeye teşekkür etmememiz bencillik olurdu.
Sesini duymak; kendini, inandıklarını, yapmak istediklerini anlatışını dinlemek; hiç bilinmeyen resimlerini görmek, aklımızdan bile geçmeyecek şarkılar söylediğini bilmek, güzeldi. Dinledikçe çoğaldı içimizdekiler, senin gidişin hepimiz için çok erkendi.
Sen, kendini anlatırken hiç keşke demedin. Oysa bizim ne çok keşkemiz var, sürekli biriken. Evet şarkılarla geçtin aramızdan. Ama keşke geçip, gitmeseydin...
Şubat/2008
7 Kasım 2007 Çarşamba
İyi ki doğdun...
Bugün 7 Kasım, senin doğum günün.
Buralarda olsaydın, sürpriz yapma çabalarımız olacaktı belki. Şimdi ise elimizde, içimizde biriken keşkelerimize karışan hayallerimiz var.
Senin sesini duymak, yine çok güzel bugün. Seni unutmamacasına sevmek, hala çok güzel. Ve bizimle olduğunu bilmek.
Şarkıların bize emanet denizin çocuğu. Dilimize, yüreğimize, kalbimize. Ve sana da ulaşıyor biliyoruz, hep bir ağızdan söylediğimizde.
Doğum günleri, yaş ilerledikçe yaşlanmanın hüznünü taşır. İçimizdeki bu hüzün, ondan olsa gerek.
İyi ki doğdun denizin çocuğu. Ve biz seni, iyi ki tanıdık...
Kasım/2007
Buralarda olsaydın, sürpriz yapma çabalarımız olacaktı belki. Şimdi ise elimizde, içimizde biriken keşkelerimize karışan hayallerimiz var.
Senin sesini duymak, yine çok güzel bugün. Seni unutmamacasına sevmek, hala çok güzel. Ve bizimle olduğunu bilmek.
Şarkıların bize emanet denizin çocuğu. Dilimize, yüreğimize, kalbimize. Ve sana da ulaşıyor biliyoruz, hep bir ağızdan söylediğimizde.
Doğum günleri, yaş ilerledikçe yaşlanmanın hüznünü taşır. İçimizdeki bu hüzün, ondan olsa gerek.
İyi ki doğdun denizin çocuğu. Ve biz seni, iyi ki tanıdık...
Kasım/2007
29 Temmuz 2007 Pazar
Kazım'a...
"Gittin. Simdi bir mevsim degil, koca bir hayat girdi aramiza." diyor ya şair.
Sagliğina kavusmani beklerken, bir mevsimi sensiz gecirmeye razi olmustuk. Ama sen, gittin. Bir ömür sensizlige terkettin bizi. Bogazimda dügümlenmis bir hickirik gibi yokluğun.Sesini her duyduğumda olümünü kabullenemeyişimi farkediyorum yeniden.Sanki bir başka sehirde, bir başka ülkedeymişsin gibi.Bir gun cikip, kaldigin yerden devam edecekmişsin gibi...
Belki unuttuğumuz belkide hiç bilmediğimiz bir düş gördürdü bize seni tanımak.
Sesini duyabilmek, seni görebilmek, müziğinden hatta dünyaya bakışından bile önce, insanlığına olan hayranlığımıza sakin denizler bulabilmek için geniş zamanlar umuyorduk biz.Olmadı...Gittin.
Sanatçı olmak nasıl birşeydir, o mütevazilik insana nasıl yaraşır görmeye biraz daha fırsatı olsaydı kimilerinin.
Kör ölüp badem gözlü olmadı bizim için, sen zaten bizim hep badem gözlümüzdün.Sen yokken bir yanımız hep eksik.
Seni çok özlüyoruz denizin çocuğu.
Haziran/2007
Sagliğina kavusmani beklerken, bir mevsimi sensiz gecirmeye razi olmustuk. Ama sen, gittin. Bir ömür sensizlige terkettin bizi. Bogazimda dügümlenmis bir hickirik gibi yokluğun.Sesini her duyduğumda olümünü kabullenemeyişimi farkediyorum yeniden.Sanki bir başka sehirde, bir başka ülkedeymişsin gibi.Bir gun cikip, kaldigin yerden devam edecekmişsin gibi...
Belki unuttuğumuz belkide hiç bilmediğimiz bir düş gördürdü bize seni tanımak.
Sesini duyabilmek, seni görebilmek, müziğinden hatta dünyaya bakışından bile önce, insanlığına olan hayranlığımıza sakin denizler bulabilmek için geniş zamanlar umuyorduk biz.Olmadı...Gittin.
Sanatçı olmak nasıl birşeydir, o mütevazilik insana nasıl yaraşır görmeye biraz daha fırsatı olsaydı kimilerinin.
Kör ölüp badem gözlü olmadı bizim için, sen zaten bizim hep badem gözlümüzdün.Sen yokken bir yanımız hep eksik.
Seni çok özlüyoruz denizin çocuğu.
Haziran/2007
Kazım'a...
Bir ışık söndü bir cumartesi.
Gün o kadar karanlığa boğuldu ki
Konuşamadı dudaklar.
Kalmamıştı söyleyecek söz.
Akan yaşlara dur diyemedi kimse,
Atılan çığıklara, iç çekişlere...
İnanmama kâr etmedi gerçeğe.
Verdiği sözlere yetişememesine mi
Yoksa
Daha yeni başlamışken,
Henüz çok gençken,
onu bırakıp gitmesine mi üzülsündü
Teşekkür ettiği dünya?
Anılar, fotoğraflar, ona ait herşey
ne az göründü geride bıraktığı hayatın yanında, ne az...
Şimdi her 25 haziran onsuzluğa bir yıl daha katacak.
Hala biryerlerden çıkıp gelmesini beklesede gözler,
Yüreğinde biryerler kanasa da adı geçtiğinde,
Sanırım sadece yetinmeye alışmak gerek bize kalanlarla...
Duyuyorsun biliyorum,
Seni çok özlüyoruz.
Ve bil ki, hiç unutmayacağız...
Haziran/2006
Gün o kadar karanlığa boğuldu ki
Konuşamadı dudaklar.
Kalmamıştı söyleyecek söz.
Akan yaşlara dur diyemedi kimse,
Atılan çığıklara, iç çekişlere...
İnanmama kâr etmedi gerçeğe.
Verdiği sözlere yetişememesine mi
Yoksa
Daha yeni başlamışken,
Henüz çok gençken,
onu bırakıp gitmesine mi üzülsündü
Teşekkür ettiği dünya?
Anılar, fotoğraflar, ona ait herşey
ne az göründü geride bıraktığı hayatın yanında, ne az...
Şimdi her 25 haziran onsuzluğa bir yıl daha katacak.
Hala biryerlerden çıkıp gelmesini beklesede gözler,
Yüreğinde biryerler kanasa da adı geçtiğinde,
Sanırım sadece yetinmeye alışmak gerek bize kalanlarla...
Duyuyorsun biliyorum,
Seni çok özlüyoruz.
Ve bil ki, hiç unutmayacağız...
Haziran/2006
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)