21 Ağustos 2007 Salı

Erken Büyüyen Çocuklar...

Taşa takıldı küçük çocuk ve düştü. Bir kadın koşarak, "aman aman" diye etrafta bir yaygara kopararak yanına gitti. Takılıp düşmesinden çok, annesinin tepkisinden ürkmüş ve ağlamaya başlamıştı ufaklık. Çocuktuk onun gibi bizde. Belki düştüğümüzde tepkisi olayın aslından tantanalı sevgi gösterileri olmuştur bize de kimbilir?
Büyüdük.Büyürken bizde eksik bırakılanları, eksik kaldıklarımızı farkedemedik. Babasının tatlı kızı olamayışımızı, kucağına oturup pohpohlanamayışımızı, herhangibirgün de elinden tutup gezmelere gidemeyişimizi ancak arkadaşlarımızda görünce farkedebildik.
Çocuktuk.Bilmezdik bunlar derin yaralar açar, yeri doldurulmaz boşluklar olurlar. Oysa ne güzeldi çocuk olmak. Ayakkabılar, giysiler "seneye de giyilsin" diye büyük alınır, en güzel giysiler özel yerler için saklanırdı. Gün gelir bir yere gidileceği tutar, o özel giysiler çıkardı ortaya ama bakılırdı ki küçülmüş saklananlar. Bu saklama hevesi sevgilere de mi sinmişti bilinmez, saklanırdı sevgilerde.
Saklananları, yarım kalan yanımızı farkettikçe daha durgun, daha suskun olduk. Hayatın binbir yüzünden birtanesi bizi biraz erken ziyaret etmişti. Kabullenip, yüzleştikçe daha olgun olundu.
Madem ki yüzleşme bu, açıklamak gerek. Olamadıklarımı, yapamadıklarımı bu sebebe bağlamak değil kesinlikle derdim. Ama etkilerini de yadsıyamam aynı zamanda. Bir tespit sadece, kendimle ilgili.
Hüzün barındırır erken büyüyen çocuklar, tanırsınız onları. Bu melankolik hal ondan belki de. O zamanlar büyümek zorunluluktu. Şimdi inatla direniyorum zamana, gereksiz bir çaba olsada...

Ağustos/2007

Hiç yorum yok: