30 Mart 2008 Pazar

Avucumuzda sadece çizgiler var...

Avucumu açıp içindeki çizgilere baktım, kalem tutmaktan yorulmuş elimi dinlendirirken. Çocukken canım sıkıldığında, o çizgilerin üzerinden tükenmez kalemle geçerdim. Sonra da çıkartmak için uğraşır dururdum. Her tarafı cepli kırmızı bir montum vardı. Ceplerinden birinde hep bir kalem olurdu. O montun cepleri, kalemlerin akan mürekkeplerinden koyu koyu lekelerle dolmuştu. Yine severdim o halini de.
Çizgilere baktım tekrar. Bu çizgilerin neresinde ayrılıklar, neresinde başlangıçlar vardı? Ben hangi çizgileri belirgin yapmak için üstünden geçerdim acaba?
Bir bahçe duvarına, beyaz bir tebeşirle üç tane şekil çizdi genç adam. En alttaki yarım bir daireydi. Onun üstündeki, diğerinin başlangıç ve bitişiyle denk gelen, daha küçük bir yarım daireydi. En üstteki ise, yine aynı başlangıç ve bitiş noktalarına paralel, düz bir çizgiydi.
-"Bu" dedi, en alttaki yarım daireyi işaret ederek; "benim çocukluğum. Çok şey yaşadım ama çok çabuk geçti." Bir elinin işaret parmağıyla başlangıcı, diğeriyle bitişi hizalamıştı. "Bu" dedi, bir üstteki yarım daireyi işaret ederek; "gençliğim. Hiç yaşlanmayacağımı sandığım zamanlarım. Çocukluğuma oranla, kendime ait daha az şey yaşayacağım zamanlarım. Ve yine çok kısa." Sağ işaret parmağı, en üstteki çizgi boyu gezindi sonra. "Ve bu da" dedi; "yaşlılığım. O da hepsinden daha kısa. Gerçekten kısa."
-"Tıpkı avucumuzdaki çizgilerimize benziyorlar değil mi?" diye sordu; arkasında durup, şaşkın şakın olanları izleyen sevgilisine. Sonra avucunu açıp, sanki tozluymuş gibi temizleyerek uzattı ona doğru. "Sen ne görüyorsun burada?" dedi, olayın hiç çaba sarfetmeden istediği noktaya nasıl geldiğini anlamayan sevgilisine. Kız bir an gözlerine baktı genç adamın, ne olduğunu anlamak için. Tereddütünü farkeden genç adam, "Hadi başlasana" dedi, hiç sevmediği şımarık bir tavırla. O an sağ elinin yüzük parmağına uzandı genç kız ve "ne görüyorum bilmiyorum ama ne görmediğimi biliyorum; kendimi." diyerek, çıkardığı yüzüğü açık duran avucuna bıraktı. Bir de parmaklarını kapatıp avucunun içinde kalmasını sağlasa, tam film karelerindeki gibi olacağını düşündü. Sonra böyle bir durumda bunu düşündüğü için kendine kızdı.
Bir kahkaha attı genç adam,
-"İşte bunu biliyordum." dedi. Elindeki yüzüğün ağırlığını ölçmeye çalışırmış gibi avucunda tutarken. Sadece ne zamandan beri planladığın konusunda bir fikrim yoktu. Onu da şimdi senden duymayı planlıyorum. En azından bu kadarını hak ediyorumdur herhalde." dedi.
-"Sen benden daha iyilerini hak ediyorsun." dedi genç kız; aynı anda bunun ne kadar ucuz bir cümle olduğunu ve ne kadar umursamazca söylediğini farkederek. Bir kahkaha sesi daha duyuldu.
-"Bunu daha aşağılayıcı bir tavırla söyleyebiliyor musun peki?" dedi genç adam. Karanlığa ve attığı kahkahalara rağmen, sokak lambasının ışığında parlayan gözyaşlarını gördü genç kız.
-"İnan böyle olsun istemedim. Seninle herşeye yeniden başlayacaktım ben, bunu umdum hep. Ama olmadı. Seni hep bir başkasıyla, unutulamayan bir aşkla kıyaslamak ve bunun geçici birşey olmadığını anlamak benim içinde yeni bir durum. Senin bu durumu hak etmediğini biliyorum, tıpkı benim de bu durumu kaldıramayacağımı bildiğim gibi. Seni kandırdığımı düşünüyorsun belki ama ben kendimi kandırmışım bunca zaman. Biliyorsun biz seninle hiç kavga etmedik, hatta tartışmadık bile; son bir hafta dışında. Olayların akışına öyle bir bırakmıştım ki kendimi, bana ait olan hiçbir özelliğimi yansıtamaz olmuştum. İlk zamanlar değiştim sanmıştım ama şimdi anlıyorum; itiraza, karşı duruşa, kendimi anlatmaya mecalim olmadığını. Son zamanlardaki halim, kendini salmış birinin aynayla karşılaşması gibiydi. Kendi açımdan baktığımda, affedilecek bir şey yaptım mı bilmiyorum. Senin tarafından bakınca da, beni affedip affedemeyeceğini. Ama bil ki, tüm içtenliğimle, üzüntülerin için senden af diliyorum. Bu akşam söylediklerin işi bu noktaya getirdi ve bir yol açtı söyleyeceklerim için. Ve şimdi o yoldan, hayatından çıkıp gideceğim. Umarım yokluğum, varlığımdan daha çok mutlu eder seni. Umarım bir gün, beni kötü hatırlamayacağın günlerin olur. Hoşçakal." dedi ve gitti.
Genç kızın arkasında uzayan gölgesine baktı genç adam, boş sokakta tıkırdayan topuk seslerini dinledi ve sokak ıssızlaştı sonra. Kendisiyle kaldığında, ortada olan yarım dairede gezindirdi parmaklarını.
-"Biliyordum hep bunu, ta en başından beri. Sana olan sevgim, bildiğim sonu değiştirir sanmıştım; halbuki sadece geciktirmiş. İşte gittin... Ve ben, hayattan çaldığımız tüm zamanları, yalnızca kendime hediye ettim." dedi.
"Alışmak zaman alacak ama unutmak ???" diye yazdı duvara; yüzüğü de yazının bitimine denk gelen kovuğa bırakıp, arkasına bakmadan uzaklaştı hayallerinden. Geride ise duvara çizdiği hayat çizgileri kaldı. Ve bir de genç adamın, kızın yokluğunu okuduğu avucundaki çizgiler...

Mart/2008

Hiç yorum yok: